Göz Estetiği Ameliyatı

Göz kapağı ameliyatı, estetik bir görünüm ve daha bütünsel bir bakış ve yüz ifadesi için yapılan ameliyatlardır. Bu ameliyatlar; sarkan, düşen, fazla derisi olan, gözleri perdeleyen, kırışmış, yaşlı ve yorgun bir görünüm oluşturan göz kapaklarını revize etmek ve estetik bir görünüm elde etmek amacıyla yapılmaktadır. Operasyonu yapacak doktorun göz estetiği konusundaki deneyimi de oluşabilecek komplikasyon riskinin önlenmesi açısından büyük bir önem taşır.

Göz estetiği ameliyatı çeşitleri

Göz kapağı düşüklüğü yani pitoz rahatsızlığı ile gözde OKULOPLASTİK birimi ilgilenir. Göz kapağı düşüklüğü doğuştan veya sonradan olabilir. Kapak düşüklüğünün  sebebine göre cerrahisi değişir. Bunun kararını doktor ayrıntılı göz muayenesinden sonra verecektir.

Bir de göz kapağı sarkması,gevşemesi  vardır.Bu sarkma yaşla birlikte olur ve göz kapağı düşüklüğü ile karıştırılır.Göz kapağında sarkma olduğunda tedavisi mümkündür.Eğer sarkmanın miktarı az  ise PLEXR lazer ile düzeltilir.Ancak sarkma miktarı fazla ile o zaman cerrahi tedavi yani BLEFEROPLASTİ ameliyatı yapılır.

Blefaroplasti; alt ve üst göz kapaklarına hem estetik hem de fonksiyonel amaçla yapılan cerrahi müdahaledir. Göz çevresi estetiği ameliyatlarında üst göz kapak sarkma ya da düşüklük ve alt göz kapak  torbalarının tedavisi gerçekleşir.

Göz estetiği ameliyatı kimler olabilir?

Göz estetiği ameliyatı (blefaroplasti ) 35-70 yaş aralığındaki kişilere uygulanmaktadır. Göz çevresi estetiğinde üst göz kapak ameliyatları genellikle 45 yaş ve üzeri , alt göz torbaları için de 50 yaş ve üzeri uygunluk göstermektedir.Ama doğuştan göz kapağında olan bir problem için yaşa bakılmaksızın tedavi gerçekleştirilir çünkü amaç estetik kaygılardan ziyade görme alanını genişletmek ve hastanın konforunu sağlamaktır.

Göz estetiği ameliyatı öncesi

Ameliyat sırasında ve sonrasında oluşabilecek komplikasyonlardan kaçınmak için en az bir hafta – 10 gün öncesinden kanın pıhtılaşmasını engelleyebilecek aspirin, e vitamini, bazı ağrı kesiciler ya da  bitkisel içerikli ürünlerin kullanımı kesilmelidir.

Göz estetiği ameliyatı nasıl yapılır?

Hastaya durumuna uygun olarak genel ya da lokal anestezi uygulanır. Üst göz kapağında kat çizgisinden, alt göz kapağında kirpiklerin hemen altında kesiler açılarak buradan operasyona başlanır. Hastanın alt ve üst göz kapağındaki kas ve bağ dokusu onarılır, fazla yağ miktarı ve deri alınarak gerginlik sağlanır.

Operasyon tamamlandıktan sonra iz belirgin olmayacak şekilde kapatılır. Hafif bir pansuman ile işlem tamamlanır . Hasta ameliyat sırasında acı ve ağrı hissetmez .Gerekirse gözaltı ve göz çevresinde de revizyonlar yapılabilir.

Göz estetiği ameliyatları ne kadar sürer?

Blefaroplasti operasyonu estetik cerrahi ameliyatları arasında görece kısa süren ameliyatlardan biridir. Hastanın özel durumuna, hekimin vaka tecrübesine ve uzmanlığına bağlı olmakla beraber, ortalamada 60 – 120 dakika arası bir sürede iki göz kapağında ameliyat tamamlanmaktadır.

Göz estetiği ameliyatı sonrası yaşam

Göz kapağı estetiği olan bir hastanın işe gidebilme ve sosyal aktivitelerine devam edebilme süresi ortalamada 5-10 gün arası olmaktadır. Ameliyattan 2-3 gün sonra kitap / gazete okuma, televizyon seyretme gibi aktivitelere dönülebilir. Aşırı bir huzursuzluk hissetmeniz durumunda mutlaka hekiminizi bilgilendiriniz. Hastanın ameliyat sonrası 2-3 hafta kadar bir süre boyunca güneş ışığına, kirli havaya, toza ve rüzgara duyarlı olması durumu söz konusu olabilir.

Bu sebeple doktorunuzun önermesi durumunda göz damlası ve güneş gözlüğü kullanabilirsiniz. Ameliyattan 3-4 gün sonraki süreç boyunca eğilme, ağır kaldırma gibi hareketlerden uzak durmanız tavsiye edilir. Sıvı tutulmasına sebep olduğu için 2 hafta kadar alkol almamanız tavsiye edilir.

 

Katarakt

Katarakt gözümüzün içerisindeki lensin yani kendi merceğimizin saydamlığını yitirerek bulanıklaşması demektir. Bu rahatsızlık yaşla birlikte çıkabileceği gibi doğumsal da olabilir. Bebeklerde ve çocuklarda da görülebilir.
Katarakt nedenleri
Genelde yaş ile birlikte gelişen bu rahatsızlıkta gözde meydana gelen travmaların da (darbe, ameliyat, uzun süren rahatsızlıklar) etkisi olmaktadır. Ayrıca şeker hastalığı ve steroid içerikli ilaçların uzun süre kullanımı yine bu rahatsızlığın meydana gelmesini sağlayabilir.

Kataraktın belirtileri

Bu durumda çift görme, bulanıklaşma, gece görme kaybı, ışığa hassasiyet, görme de yavaş yavaş azalma, okumada güçlük, renklerin giderek soluklaşması ve gözlük numaralarının sıkça değişmesi gibi durumlar gözlemlenir ve hemen uzman bir hekime muayene olunmalıdır.

Katarakt nasıl oluşur?

Erişkin kataraktları genellikle ileri yaşlarda ortaya çıkar. Yaş aldıkça vücudun her organı gibi göz ve özellikle göz merceğinde bozulmalar meydana gelir. Bu bozulmalar bazı hastalarda merceğin su içeriğinin değiştirebilir ve mercek liflerinin diziliminin deforme olmasına sebep olabilir. Bazı hastalarda merceğin ön ve arka kısmında hücresel atıkların birikmesine, bazı hastalarda ise her iki duruma birden sebebiyet verir. Her şekilde ortaya çıkan sonuç doğal göz içi merceğinin şeffaflığını kaybetmesidir.

Kaç çeşit katarakt vardır?

Yaşa bağlı kataraktlar: Kataraktın en sık karşılaşılan tipi, yıllar ile birlikte göz içindeki merceğinde yaşlanması ile oluşan yaşa bağlı katarakttır. Göz içi mercek 40’lı yaşlardan itibaren yaşlanmaya başlar. Ayrıca diyabet, UV, sigara, beslenme bozukluğu da bu yaşlanmayı hızlandırır.

İkincil kataraktlar: Gençlerde, radyasyon tedavisi gibi dış etkenler veya bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan kortizonların yan etkileri veya diyabet gibi iç etkenleri katarakt gelişmesine sebep olabilir. Bu oluşumlar da ikincil kataraktlar olarak sınıflandırılır.

Doğumsal kataraktlar: Bu tipte katarakt doğumdan hemen sonra bebeklerde gözlemlenebilmektedir. Bu durum irsi olabilir, ya da bebek henüz anne karnında embriyo halindeyken radyasyona maruz kalması, annenin kullandığı ilaçlar veya gebelikte sigara kullanımı doğumsal kataraktın oluşumunda etken olabilir.

Kataraktın tedavisi mümkün müdür?

Katarakt, göz içindeki normal doğal lensimizin bulanıklaşmasına, kesifleşmesine denir. Tek tedavisi cerrahidir.

Katarakt ameliyatı

Normal katarakt ameliyatında mikron düzeyinde hassas kesi yapabilen bıçaklarla korneal kesiler yapılır. Katarakt gelişen lensimizin ön zarı ince aletlerle yuvarlak bir şekilde açılır. Katarakt fako yöntemiyle yani yüksek ultrasonic ses dalgalarıyla parçalanır ve emilir, sonra katarakttan temizlenen kapsül içine göz içi lensi yerleştirilir.

Femto katarakt (LENSX bu konudaki ALCON Firmasının ürettiği femto cihazının adı) ameliyatında normalde korneal kesiler için kullandığımız bıçakları kullanılmaz, onun yerine korneal kesilerifemtosaniye laser ile yapılır. Kataraktın ön zarı, alet yerine femtosaniye laser ile yuvarlak bir şekilde kesilip çıkartılır. Aynı zamanda femtosaniye laser ile katarakt gelişen lens parçalara bölünür ve katarakttın gözden temizlenmesi için ise yine fako tekniğinden faydalanılır.

Katarakt ameliyatı ne zaman yapılmalıdır?

Doğuştan var olan göz içi lensimiz normalde şeffaf berrak olup göze gelen ışıkların göz içine geçmesini ve böylece görmemizi sağlar. Normalde şeffaf olan göz içi lensinin bulanıklaşmasına katarakt denir. Bulanıklaşan lensten ışıkların arkaya düşmesi zorlaşır yani görme azalmaya başlar. Hastanın görmesinin azalması, yaşam kalitesinin düşmesi katarakt ameliyatının zamanını belirler.

Lazerle katarakt ameliyatı yapılabilir mi?

Femto katarakt (LENSX bu konudaki ALCON Firmasının ürettiği femto cihazının adı) ameliyatında normalde korneal kesiler için kullandığımız bıçakları kullanılmaz, onun yerine korneal kesilerifemtosaniye laser ile yapılır. Kataraktın ön zarı, alet yerine femtosaniye laser ile yuvarlak bir şekilde kesilip çıkartılır. Aynı zamanda femto saniye laser ile katarakt gelişen lens parçalara bölünür ve katarakttın gözden temizlenmesi için ise yine fako tekniğinden faydalanılır.
Femtosaniye laser katarakt cerrahisinde;
  • Korneal Kesileri
  • Ön Kapsülün Yuvarlak Bir Şekilde Kesilmesine
  • Katarakatı Parçalara Ayırmaya
  • Astigmat Için Korneal Kesi Yapmaya Yarar.

Katarakt ameliyatında hangi mercekler kullanılır?

Bu ameliyatta saydamlığını yitiren kendi merceğimiz yerine aynı işlevi yerine getirecek göz içi lensler takılmaktadır. Merkezlerimizde hastanın ihtiyacına ve durumuna uygun her türlü mercek kullanılabilmektedir.

Başlıca tercih edilenleri sayarsak; Zeiss ‘ın bifokal  (tek odaklı), Multifokal (iki odaklı), Trifokal (üç odaklı) lensleri, Alcon ‘un IQ, IQ torik ve Panoptix’ leri ile Restor – torik lensleri hastalarımızda sıkça kullanılmaktadır.

Katarakt ameliyatı öncesi

Katarakt ameliyatından önce ayrıntılı göz muayenesi yapılır. Göz ön kısmına ve göz arkasına ayrıntılı tetkik yapılır. Göz içine yerleştirilmesi planlanan lensin numarası özel aletlerle ölçülür. Ortalama bu işlemler 1-2 saat içinde biter.

Katarakt ameliyatı sonrası görme

Katarakt ameliyatından hemen sonra yavaş yavaş görme başlar. Ancak ilk saatlerde yanma batma sulanma olur. 1-2 gün içinde görme kalitesi artmaya başlar. 10-15 gün içerisinde istenilen görme seviyesine ulaşır. Ancak unutulmamalıdır ki iyileşme kişiden kişiye değişiklik gösterebilir.

Katarakt ameliyatı sonrası ağrı olur mu?

Katarakt ameliyatı sonrası ağrı olmaz ancak yanma batma sulanma olur.  Eğer şiddetli ağrı varsa yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir.  Bu durumda hemen doktorunuzla irtibata geçmenizde fayda vardır.

Katarakt tekrarlar mı?

Katarakt tekrarlamaz. Katarakt gelişen doku yani lens çıkarılıp yerine yeni bir lens konmuştur. Yeni konan mercekte de katarakt gelişmeyeceği için rahatsızlık tekrarlamayacaktır.

Katarakt genetik mi?

Katarakt yaşla birlikte gelişen bir rahatsızlıktır. Ancak göze alınan travma sonrası katarakt gelişimi hızlıdır. Sistemik hastalıklarda (mesela şeker hastalığı) erken yaşta katarakt gelişir. Kullanılan sistemik ilaçlara bağlı (kortizon gibi) katarakt gelişir.
Doğuştan da bebeklerde katarakt görülebilir. Gebelik esnasında annesinin geçirdiği hastalıklara bağlı olarak gelişir. Bebeklerin kataraktı erken dönemde (ilk 12 haftada) tanı konup ameliyat edilmesi oldukça önemlidir. Bu yüzden bebeklerin doğar doğmaz göz muayenesi yapılması şarttır.
Astigmatizma

Gözümüzün ön yüzeyinde kornea adı verilen saydam bir tabaka bulunur. Kornea yüzeyindeki düzensizlikler astigmata neden olur ve bu da  ışık kırma kusuruna yol açarak, nesnelerin görüntüsü bulanıklaşır.

Çoğu insanda az da olsa astigmatizma vardır ve herhangi bir tedavi gerektirmez. Astigmatizma sıklıkla miyop ve hipermetropi gibi diğer kırma kusurlarıyla birlikte  ortaya çıkar. Her yaştan kişide görülebilir.

Astigmatizma Neden Olur?

Astigmat kalıtımsal veya korneanın giderek inceldiği keratokonus hastalığından olabileceği gibi sonradan geçirilen bir kaza ya da travma (ameliyat, yaralanma) sonrası da oluşabilir. Eğer küçük yaşta yüksek dereceli astigmata rastlanıyorsa hastada keratokonus araştırılmalıdır. Bunun için de kornea topografisi çekebilen bir merkezde muayene çok önemlidir.

Astigmatizmanın Belirtileri Nelerdir?

  • Bulanık Ve Bozuk Görme,
  • Işıklı Yazılarda Dağılma Ve Netleşememe,
  • Baş Ağrısı,
  • Gece Görmede Zorluk.

Astigmatizma Dereceleri

Astigmatizma bir ışık kırma kusuru olduğundan,  hastanın yazıları ve resimleri net görmesini zorlaştırır. Gözde kırma kusuru bulunan birçok kimsede sonradan astigmatizma oluşabilir. Miyop ve hipermetrop gibi rahatsızlıklar ile birlikte görülebilir. Dolayısıyla düzenli göz muayenesi çok önemlidir ve rutin kontrollerde astigmatizma da bakılmalıdır.
Gerekli görülürse astigmatla da ilgili gözlük kullanması gerekebilir. Burada önemli olan astigmat derecesidir. Örneğin derecesi çok düşük olan hastanın gözlük kullanması gerekmeyebilir. Fakat yaşın ilerlemesiyle birlikte astigmat dereceleri de hızla artmaktadır. Genç hastalarda ameliyat ile astigmat ortadan kaldırılabilirken yaşlılarda bu durum tam tersidir.

0,50-1,00 Arasındaki Astigmat Dereceleri

Bu kişilerin gözlük takmasına gerek yoktur ama ileriki yıllarda oluşabilecek ilerlemelere karşı düzenli göz muayenesi şarttır.

1,00-4,00 Arasındaki Astigmat Dereceleri

Bu dereceyi görmüş kişilerde diğer kırma kusurları da mevcuttur. Miyop ya da hipermetrop da göründüğü için gözlük kullanılması gereklidir. Bu hastaların rutin ve düzenli göz kontrolü çok önemlidir.

4,00 ve Üzerindeki Astigmat Dereceleri

Bu kişilerin göz muayenesini kesinlikle ihmal etmemeleri gerekir çünkü bu durum diğer göz sorunlarına da neden olmaktadır. Gözlük kullanımında da daha hassas davranmaları çok önemlidir çünkü astigmat dereceleri hızla ilerleyebilir. Olabildiğince bilgisayar, televizyon, telefon, kitap ve ışıklı görsel uyarıcılardan gözlerini korumalıdırlar.

Astigmat Testi

İnternet ortamında görme yetinizi basitçe ölçmenize yarayan kimi testler mevcuttur fakat bu kadar yaygın ve ilerlemesi hızlı olabilecek bir rahatsızlığın tanısının konulması ve tedavinin bir an önce başlaması için uzman hekim muayenesi önerilir. Tanı esnasında gerekirse optik sinir ve retinanın yakın bir şekilde incelenmesi için göz damlasıyla gözbebekleri genişletilerek de bakılır.

Astigmat Derecesi Düşer mi?

Uzman hekim incelemesi neticesinde astigmatınızın türüne ve hastanın yaşına göre uygun bir tedavi yöntemi önerilir, bu ilk etapta reçeteli gözlük ya da lens kullanımıdır. Gözlük ve lens net görüşü sağlamak için derecenizi düşürmez, seneler içerisinde azalabilir ya da artabilir eğer derece düşmüyor ve artıyorsa lazer cerrahisi önerilir fakat her hasta bu tedavi için de uygun olmayabilir bu yüzden detaylı bir göz muayenesi gerekmektedir.

Astigmat Nasıl Tedavi Edilir?

Günümüzde astigmat tedavisi olan bir görme kusurudur ve tek tedavisi lazer cerrahisidir. Eğer 18 yaşından büyükseniz, hamilelik dönemi ve emzirme gibi bir durum yoksa, diyabet ya da romatizma hastalığınız bulunmuyorsa, keratokonus  ve göz tansiyonu problemleriniz yoksa, göz dereceleriniz artık ilerlemiyorsa lazer tedavisi ile astigmat derecenizi düşürebilir ya da tamamen kurtulabilirsiniz.

Astigmat Ameliyatı

Miyop, hipermetrop ve astigmatın tedavisinde kullanılan ve refraktif cerrahide bütün dünyada uygulanan en yaygın yöntem LAZER’ dir. Düşük dereceli astigmat tedavisinde en başarılı yöntemdir.
Birkaç tip lazer ameliyatı vardır;

İlki Lasik dediğimiz, kapak (flep) yaratarak yapılan ameliyatlardır. Bu ameliyatlarda dokuya ulaşmak için kornea üzerinde bıçaklı ya da bıçaksız lazerle bir kapak yaratılır, dokuya ulaşıp işlem gerçekleştikten sonra bu kapak kapatılır. Bu işlem yapıldıktan sonra hasta iyi görmeye başlar. Ağrı, yanma ve batma gibi şikayetler ya hiç olmaz ya da kısa sürelidir.
Diğeri ise PRK Lasek tipi yüzeyel yapılan ameliyatlardır. Bu tip ameliyatlarda korneada herhangi bir kesi oluşturulmaz. Yalnız korneanın en üstündeki epitel doku sıyrılıp lazer, hastanın korneasına direkt uygulanır. Operasyon sonrası kornea yüzeyini korumak amacıyla 2-3 gün kontakt lens takılmaktadır. Bu işlem sonrası net görüş seviyesine ulaşmak 3-4 haftayı bulabilmektedir. Lazer sonrası 3-4 gün ağrı, batma, sulanma ve görmede bulanıklık gözlemlenebilmektedir.
SMILE lazer ise en yeni yani 3. kuşak lazer refraksiyon cerrahisidir. Lasik’de lazer uygulayabilmek için büyük bir kesi gerekirken, bu kesi SMILE’ da 2 mm’ye kadar düşmektedir.
SMILE prosedüründe, cerrah korneada küçük, lens şeklinde bir doku (lentikül) oluşturmak için femtosaniye lazer kullanır. Daha sonra aynı lazerle kornea yüzeyinde küçük bir yay şeklinde kesi yapılarak cerrah bu kesiden lentikülü çıkarır. Minik lentikül çıkarıldığında, miyopi düzeltilerek kornea şekli değiştirilmiş olur. Kornea kesisi dikişsiz birkaç gün içinde iyileşir ve keskin görme çok hızlı gerçekleşir. Bu sebeple iyileşme çok hızlıdır ve göz kuruluğu, ağrı, batma gibi durumlar yaşanmaz .Ayrıca bu işlemlere uygun olmayan hastalara No- Touch Lazer tedavisi uygulanabilir.

No-touch Lazer  (TransPRK) Uygulaması

Kırma kusurunun giderilmesinde kullanılan yöntemlerden sadece biridir. Aslında ilk kuşak lazer cerrahisi olmasına rağmen sınırlı vakada güvenle uygulanabilmektedir. İsminden de anlaşılabileceği gibi göze dokunmadan, temas etmeden yapılan lazer tedavisidir. Özellikle temas hissinden tedirgin olan hastalar için konforlu bir yöntemdir. Avantajlarından biri de ince kornea yapısı olan hastalara uygulanabilir olmasıdır.

Astigmat Gözlük Takılmazsa İlerler mi?

Bazı özel durumlar hariç astigmat genelde ilerlemez.

Glokom (Göz Tansiyonu)

Glokom erken teşhis ve tedavi edilmediği takdirde sonucu görme kaybına kadar varabilen bir hastalıktır. Bu sebeple her yıl düzenli göz muayenesi olarak göz tansiyonu kontrol edilmelidir.

Glokom, görme siniri hasarının oluştuğu bir dizi durum için kullanılan bir terimdir. Glokomun başlıca nedeni göz içindeki basıncın yüksekliğidir. Görme sinirinin dolaşımının bozulduğu, doku zaafiyeti veya yapısal bozuklukların görüldüğü durumlarda görme siniri basınca daha duyarlı hale gelebilir.

Glokomun Belirtileri

Sabahları belirginleşen baş ağrıları
Zaman zaman bulanık görme
Geceleri ışıkların etrafında ışıklı halkalar görülmesi
Televizyon izlerken göz etrafında ağrı

Glokom Riskini Artıran Faktörler Nelerdir?

Ailede glokom öyküsünün olması (genetik yatkınlık)
35 yaşın üzerinde olunması
Şeker hastalığı
Şiddetli kansızlık veya şoklar
Yüksek-düşük sistemik kan basıncı (vücut tansiyonu)
Yüksek Miyopi
Yüksek Hipermetropi
Migren
Uzun süreli kortizon tedavisi
Göz yaralanmaları
Irksal faktörler
Bu özelliklere sahip kişilerde glokom hastalığının ortaya çıkma riski normalden daha yüksek olduğu için bu kişilerin görme sinirindeki hasarın erken tespiti amacıyla düzenli olarak göz muayenelerini yaptırmaları uygun olur.

Glokm Nasıl Teşhis Edilir?

Göz tansiyonunun takibinde ve görme sinirinde hasar oluşup oluşmadığının belirlenmesinde ileri teknoloji ürünü tetkik cihazlar kullanılmaktadır. Bu cihazların verilerini yorumlayan glokom uzmanı hekimlerimiz hastanın tedavi sürecini planlar. Bunlar; görme sinirindeki hasardan dolayı görme kaybının miktarını gösteren BİLGİSAYARLI GÖRME ALANI, görme siniri ve sinir lifi analizi yapan OCT (optik sinir tomografisi) ve ölçülen değerinizin gerçeğe ne kadar yakın olduğunu belirleyebilecek olan kornea kalınlığını ölçen PAKİMETRE cihazlarıdır. Bunlar glokomun tanısının konulmasında büyük önem taşırlar.

Glokomun Takibi Nasıl Yapılır?

Glokom ilerleyici bir hastalık olduğu için takip çok önemlidir. Art arda yapılan bilgisayarlı görme alanı ve OCT tetkikleri ile hastalığın ilerleme hızı bir süre sonra ortaya çıkacaktır. Doktorunuz bu ilerleme hızını kullanarak sizinle hastalığınızı tartışacak ve size özel tedavi planlaması yapacaktır. İlerleme hızı tespit edilmeden yapılacak glokom tedavisi maalesef eksik kalmaktadır.

Glokom Tedavisi

Glokom tedavisi göz sağlığı için yüksek önem taşımaktadır. Glokom (halk arasında göz tansiyonu olarak da bilinir), sıklıkla 40 yaş üzerinde görülen, genellikle yıllar içerisinde ilerleme gösterip, görme yeteneği için gerekli olan göz sinirine zarar veren bir hastalıktır. Glokomda görme kaybı oluştuğunda, geri dönüş şansı yoktur. Bu nedenle erken tanı ve tedavi çok önemlidir.

Erken tanı için dikkatli bir göz muayenesi şarttır. Merkezimizde dünyanın en son teknolojisine sahip cihazları ile donatılmış sistemler yardımıyla glokomun erken tanı ve tedavisi yapılmaktadır.,
Glokomun Tedavisi 3 Şekilde Yapılabilmektedir.
  • Cerrahi Tedavi
  • Lazer Tedavisi
  • İlaç Tedavisi

İlaç Tedavisi: Glokomun ilaçla tedavisinde kullanılan birçok damla mevcuttur. Bu damlalar değişik etki mekanizmalarıyla göz içi basıncını düşürürler. Belirli aralıklarla düzenli olarak ve hayat boyu kullanılırlar. Başlangıç tedavisi ile başarılı olunamazsa, ikinci damla eklenir. Yine göz tansiyonu düşmezse tedaviyi yapan doktorun görüşüne göre üçüncü damla eklenir veya diğer tedavi yöntemlerine başvurulur.

Laser Tedavisi: Glokom tedavisinde, ilaç tedavisine yeterli cevap alınamayan hastalarda laser işlemi uygulanabilir.

Cerrahi Tedavi: Ameliyatla, gözün beyaz kısmında küçük bir kanalcık açılır. Dışarıdan görünmeyecek kadar küçük olan bu kanal ile gözün içerisindeki yüksek basınçlı sıvının tahliyesi kolaylaşır.

Gelişen teknoloji ve yeni yöntemlerle herhangi bir dikiş kullanmadan göz tansiyonu düşürücü ameliyatlar veya ileri durumlarda bir tüp yardımı ile gözün içindeki sıvıyı dışarı alabilen ameliyatlar yapılabilmektedir.

Akıllı Lens Tedavisi

Akıllı lensler uzak, yakın ve ara mesafeler için kişinin göz içine yerleştirilen ve daha kaliteli görüş sağlayan lensler olarak bilinmektedir. Çok uzun zaman önce tek odaklı mercek taktırıp katarakt ameliyatı olmuş ve yakın okuma gözlüğü kullanmak zorunda kalan kişiler için geliştirilen bir tekniktir. Akıllı lens adı verilen göz içinde bulunan eski merceği “AKILLI”  hale getiren teknik ile göz içinde bulunan eski mercekler yerine hastaya uzak, yakın ve ara mesafelerde görüş sağlayan Akıllı Lensler yerleştirilebilmektedir.  Bilhassa, eskiden katarakt ameliyatı olmuş fakat yakın gözlüğü kullanmak zorunda kalmış kişiler akıllı lens teknolojisi sayesinde uygulama sonrası yakın gözlüğüne veda ediyor. Akıllı Lens uygulaması lokal anestezi ile birlikte takriben 6-7 dakikada tamamlanıp kişi gün içerisinde taburcu olmaktadır.

Lensler Kimler İçindir?

Katarakt cerrahisi veya refraktif lens ameliyatından sonra, refraktif hata kalıntıları kalabilir, yani refraktif kusur tamamen giderilemez. Merceğin gözdeki konumunu tam olarak tahmin etmek mümkün değildir ve mercek tam olarak yerinde değilse kırma değişikliklerine neden olabilir.

Bu nedenle, hasta ameliyattan sonra stabil refraksiyon elde ettiğinde, göz doktoru akıllı lens ile ameliyat yapmayı düşünebilir.

LASIK cerrahisi durumunda, kırma kusuru da kalabilir. Bu hastalar, lazerle tekrar ameliyat edilemedikleri ve göz içi lensleri implante ettikleri takdirde bu tip cerrahiye adaydırlar.

Bu işlem zaten gözde bir yapay lens varsa veya kristal lensin cerrahi olarak çıkarılması planlandığında gerçekleştirilir. Ayrıca, bu yeni lens tüm mesafelerde görüşü sağlamak için çok odaklı olabilir.

Dört farklı akıllı lens prosedür türü vardır.  Hangi yolun sizin için doğru olduğunu bilmek kapsamlı bir muayene sonrası belli olacaktır.

Uygulama İşlemi Nasıl Yapılır?

Akıllı lensin uygulanması katarakt ameliyatına oldukça benzer. Minimal invaziv bir prosedür dahilinde birincil Göz İçi (intraoküler) lensin önüne ince bir akıllı lens yerleştirilir. Göz doktorunuz, ameliyat öncesi yapılacak adımlar ve muayeneler hakkında sizi detaylı olarak bilgilendirecektir.

Hipermetrop

Görme kusurları içerisinde yer alan hipermetrop hastanın, yakını görememesi durumudur. Hipermetroplar uzağı net görebilirken, yakın mesafede sıkıntı yaşarlar bunun da sebebi gözün ön ve arka uzunluklarının normalden kısa olmasıdır. Hipermetrop tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır.

Gizli Hipermetrop Nedir?Genellikle ilköğretim öğrencilerinde görülen ‘gizli hipermetrop’ erken teşhis edilememesi halinde ileriki yıllarda ciddi sorunlara yol açabilen bir rahatsızlıktır. Bu durumdaki hastalar uzağı da yakını da iyi görürler, sadece okuma yaparken ve geceleri görmede güçlük çekerler bu durumda da baş ağrısı ve göz yorgunluğu oluşur. Çocuklarda okulda başarısızlığa da sebebiyet veren bu hastalıktan korunabilmek için 1 ile 5 yaş arasındaki her çocuğun mutlaka göz muayenesinden geçirilmesi gerekir.Hipermetrop Belirtileri

En belirgin olanı yakını görememedir. Uzun süre tedavi edilmez ve görmezden gelinirse göz tembelliğine sebep olur. Diğer belirtiler ise baş ağrısı, bulanık görme, ışığa duyarlılık, göz yorgunluğu, okumada isteksizlik, içe şaşılık özellikle çocuklarda topu yakalamada başarısızlık, dikkat dağınıklığı, televizyonu olabildiğince yakından izleme gibi kendini belli eder.

Hipermetrop Çeşitleri Yapısal Hipermetropi

Gözün ön ve arka uzunluğunun kısa olmasından ötürü görüntü tam olarak algılanamaz ve bulanık bir görüntü oluşur. Kornea ya da göz merceğinin normal uzunlukta olmasına karşın gözün ön ve arka uzunluğu normal değerlerden kısadır.

Akomodatif Hipermetropi

Gözlerin yakını yeterince görememesi sebebiyle görüntüyü netleştirmek için aşırı uyum sağlamasıdır. Göz merceği kırıcılık gücünü değiştirerek net görüş sağlamaya çalışır. Görme refleksini doğrudan etkilediği için zaman içerisinde göz bebeğinde ufalma ve çocuklarda gözlerin içe dönmesi gözlemlenebilir.

Hipermetrop Tedavisi

Tüm görme kusurlarında olduğu gibi ilk tedavi seçeneğimiz gözlüktür. Yapılan detaylı bir muayyenin ardından gözdeki hipermetrop derecesi belirlenir ve reçeteli gözlük yazılır. Gözlük kullanmakla ilgili sıkıntısı olan hastalara ise yine dereceli kontakt lens önerilir. Ancak lens kullanımı ciddi bir dikkat ve hijyen gerektirmektedir ve hastalar daimi olarak kullanamayabilir o durumda da 18 yaşın üzerindeki hastalarda refraktif cerrahi yani korneada lazer cerrahisi uygulanabilir. Eğer hasta bu tedaviye de uygun değilse o zaman göz içindeki merceğin değişimi ya da ikinci bir lensin konulduğu (fakik lens)operasyonla da hipermetrop tedavi edilebilir.

Hipermetrop’un Lazerle Tedavisi Mümkün müdür?

Miyop, hipermetrop ve astigmatın tedavisinde kullanılan ve refraktif cerrahide bütün dünyada uygulanan en yaygın yöntem LAZER’ dir. Birkaç tip lazer ameliyatı vardır. İlki Lasik dediğimiz, kapak( flep )yaratarak yapılan ameliyatlardır. Diğeri ise PRK Lasek tipi yüzeysel yapılan ameliyatlardır. SMILE lazer ise en yeni yani 3. kuşak lazer refraksiyon cerrahisidir. Fakat hipermetropide Smile lazer henüz uygulanamamaktadır.

Bebeklerde Hipermetrop Tedavisi

Bebeklik ve çocukluk döneminde hipermetrop tedavisi sadece gözlük kullanımı ile gerçekleşirken 18 yaşına gelindiğinde hastanın durumu tekrar değerlendirilerek refraktif cerrahi yani kornea lazer cerrahisi ile tedavi edilebilir.

Hipermetrop Ameliyatı

Miyop, hipermetrop ve astigmatın tedavisinde kullanılan ve refraktif cerrahide bütün dünyada uygulanan en yaygın yöntem LAZER’ dir. Birkaç tip lazer ameliyatı vardır.
İlki Lasik dediğimiz, kapak ( flep ) yaratarak yapılan ameliyatlardır. Bu ameliyatlarda dokuya ulaşmak için kornea üzerinde bıçaklı ya da bıçaksız lazerle bir kapak yaratılır, dokuya ulaşıp işlem gerçekleştikten sonra bu kapak kapatılır. Bu işlem yapıldıktan sonra hasta iyi görmeye başlar. Ağrı, yanma ve batma gibi şikâyetler ya hiç olmaz ya da kısa sürelidir.

Diğeri ise PRK Lasek tipi yüzeysel yapılan ameliyatlardır. Bu tip ameliyatlarda korneada herhangi bir kesi oluşturulmaz. Yalnız korneanın en üstündeki epitel doku sıyrılıp lazer, hastanın korneasına direkt uygulanır. Operasyon sonrası kornea yüzeyini korumak amacıyla 2-3 gün kontakt lens takılmaktadır. Bu işlem sonrası net görüş seviyesine ulaşmak 3-4 haftayı bulabilmektedir. Lazer sonrası 3-4 gün ağrı, batma, sulanma ve görmede bulanıklık gözlemlenebilmektedir. Kornea ve lens üzerinde yapılan girişimlerle kırılma kusurunun kalıcı tedavisi sağlanır.Çoğunlukla 40 yaşını aşmış uzak veya yakın mesafede ya da her iki mesafede görme zorluğu olan ve gözlüklerinden tamamen kurtulmak isteyen bireyler bu prosedüre uygun adaylardır. Başarılı bir operasyon ile multifokal lens takılan her hasta hem uzak hem de yakın mesafelerde net görüşe sahip olabilmektedir.

Gözdeki kırma kusuru (göz numarası) lazer işlemiyle düzeltilemeyecek kadar yüksek olan daha genç hastalarda yine “Akıllı Mercek” tedavisine başvurulabilmektedir.

 

Miyop

Miyop, uzak mesafelerde net görüşü engelleyen bir göz hastalığıdır. Miyop hastası olanlar yakın mesafeleri net bir şekilde görebilirken uzak mesafelerde ise görüşleri bulanıklaşır.

Miyop, 3 derecenin altındaysa ‘hafif miyopi’, 3-6 derece arasındaysa ‘orta miyopi’, 6 derecenin üzerinde ise ‘yüksek miyopi’ olarak sınıflandırılmaktadır. Yüksek miyopi; göz tansiyonu ve katarakt gibi göz hastalıklarına neden olabilmektedir.

Miyop Belirtileri Nelerdir?

  • Uzaktaki Cisimleri Bulanık Görme
  • Uzağı Görmek için Gözleri Kısarak Bakma
  • Baş Ve Göz Ağrısı
  • Özellikle Geceleri Artan Görme Zorluğu

Miyop Nasıl Tedavi Edilir?

  • Miyop görme sorunu bulunan kişilerin tedavisinde ilk başvurulan yöntem gözlük veya kontakt Lenstir. Gözlük veya kontak lens kullanmak miyobu tedavi etmez, derecesini azaltmaz; fakat bu araçlar kullanılmazsa miyop daha hızlı ilerler.
  • Miyop tedavisinde gözlük veya kontak lens dışında lazer ve göz içi akıllı mercek tedavileri de seçenekler arasındadır.

Miyopla İlgili Alınabilecek Önlemler

Her hastalıkla olduğu gibi miyop rahatsızlığı için de düzenli muayene çok önemlidir. Kişinin miyop numarasının ilerleyip ilerlemediği veya farklı bir göz hastalığına neden olup olmadığı düzenli muayene sonucunda ortaya çıkabilir ve erken teşhis edilerek ilerlememesi için önlem alınabilir. Bunun haricinde alınabilecek bazı önlemler de bulunmaktadır:
  • Televizyon, bilgisayar, telefon, tablet gibi teknolojik aletlerle geçirilen zaman sınırlandırılmalıdır. Bu teknolojik aletleri kullanırken göz mesafesi kuralına dikkat edilmelidir.
  • Diyabet veya hipertansiyon gibi kronik hastalıklar göz sağlığını olumsuz etkilemesiyle bilinen rahatsızlıklardır. Bu gibi hastalıklarınız olması durumunda kontrol ve tedavilerinizi aksatmanız göz sağlığınıza da olumsuz etki edebilir. Şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi kronik sağlık sorunlarının göz sağlığına da olumsuz etkileri olduğundan tedavileri aksatılmamalıdır.
  • Gözler güneşin zararlı etkilerinden korunmalı, doğrudan güneşe bakılmamalı ve mümkün oldukça güneş gözlüğü kullanılmalıdır.

Şaşılık

Şaşılık her yeni doğan 100 çocuktan 4 ünde rastlanmaktadır ve gözlerin paralel duruşunun bozulması durumudur. Tedavisi mümkün bir hastalıktır. Belirtileri bariz olabileceği gibi diğer rahatsızlıklarla da karıştırılabilir bu yüzden erken teşhis ve tanı çok önemlidir. Sebepleri kişiden kişiye farklılıklar gösterebilmektedir bu nedenle tedavisi de kişiye göre değişir.

Halk arasında göz kayması olarak da bilinen şaşılık, gözlerin birbiri ile olan paralelliğinin kaybolması durumudur. Bu kaymalar devamlı, ara ara ya da gizli olabilir. Gözümüzde göz bebeğimizin yukarı aşağı, sağa sola ve dairesel hareketini sağlayan 6 adet kas bulunur. Bunlardan birinin ya da bir kaçının zayıflamasıyla şaşılık ortaya çıkar. Kimi zaman tek gözde kimi zamansa her iki gözde birden rastlanabilir.

Şaşılık Belirtileri Nelerdir?

Tüm rahatsızlıklarda olduğu gibi şaşılıkta da erken teşhis çok önemlidir. Bu yüzden bebek ve çocukların rutin göz kontrolleri aksatılmamalı ve davranışları gözlemlenmelidir. Bebek ve çocuklarda şaşılık ilk başta farklı bir tarafa bakarken boynunu farklı bir yöne çevirmesiyle belirti gösterebilir. Ayrıca gözlerde sulanma, ağrı, çift görme, baş ağrısı, gözlerde paralelliğin kaybolması, bulanık görme ve üç boyutlu görüntünün kaybolması şeklinde olur ki bu belirtilerin birçoğu ancak hekim muayenesi sırasında anlaşılabilir.

Şaşılık Sebepleri

Şaşılığın pek çok farklı sebebi olabilir ve kişiden kişiye değişebilir. Hamileliğin sorunlu geçmesi, erken doğum, kuvözde kalma, nörolojik rahatsızlıklar, ateşli hastalıklar, kafa travması, kazalar, düşmeler, ameliyatlar, kırma kusurları (miyop, hipermetrop, astigmat), göz tembelliği, şeker hastalığı ve hipertansiyon kaynaklı olabileceği gibi kalıtımsal da gözlemlenebilir. Ailede gözünde kayma olan varsa çocukta da şaşılık olma olasılığı yüksektir.

Şaşılıkta Tanı ve Tetkik

Tüm rahatsızlıklarda olduğu gibi şaşılıkta da erken teşhis çok önemlidir. Göz muayeneleri özellikle bebek ve çocuklarda eğer aksatılır ya da önemsenmezse geç kalındığında sadece estetik problemler değil görme problemleri de baş gösterecektir. Oysa ki şaşılık her yaşta tedavi edilebilir bir hastalıktır ve bu tedaviler ile göz tembelliği önlenebilir, 3 boyutlu görme sağlanabilir.

Şaşılık Tedavileri

Yeni doğan her yüz çocuktan dördünde görülen şaşılığın büyük çoğunluğu ise 2–3 yaş civarında ortaya çıkar ve gözlükle genellikle tam olarak düzelebilir. Gözlük kullandığı halde düzelmeyen durumlarda ise cerrahi tedavi gerekir.

Gözlükle Tedavi

Kimi şaşılıklar kırma kusuruna bağlı olarak oluşur ve gözlükle tedavi edilebilir. Kullandıkça gözdeki şaşılık düzelir.

Kapama Tedavisi

Bu tedavi yöntemi hastanın gözünde tembellik var ise yapılabilir. Sağlıklı göz belirli aralıklarla kapatılarak tembel gözün çalışması sağlanır.

Ortoptik Tedavi (CAM)

Bu tedavi her iki göze görme yeteneğini ve derinlik hissini tekrar kazandırmak için göze uygulanan bilgisayar destekli egzersizlerden oluşmaktadır ve bir nevi fizik tedavidir. Bu tedavi şaşılık tedavi edilebildiği gibi, hastanın araba sürerken, futbol ve masa tenisi gibi mesafe ve zaman ayarlaması gereken sporlarla uğraşırken daha rahat ve başarılı olmasını sağlar.

Cerrahi Müdahale

Uygulanacak yöntem şaşılığın tipine ve derecesine göre değişiklik gösterir. Bu tedavi ile gözümüzde bulunan 6 adet kastan bazılarının kuvveti arttırılarak, bazılarının azaltılarak ya da bazılarının etki noktaları değiştirilerek yapılır. Şaşılık ameliyatları çocuklarda genel anestezi ile erişkinlerde ise lokal ya da genel anestezi ile yapılabilmektedir.

 

Şaşılık Ameliyatı

Gözlükle ve egzersiz programlarıyla düzelmeyen durumlarda, doğumsal şaşılık hastalarında ameliyata başvurulur. Bu tedavi ile gözümüzde bulunan 6 adet kastan bazılarının kuvveti arttırılarak, bazılarının azaltılarak ya da bazılarının etki noktaları değiştirilerek yapılır. Şaşılıkta her ne kadar erken tedavi tercih edilse de erişkin yaşlarda da tedavi mümkündür. Operasyon tercihen genel anestezi altında yapılır. Operasyon sonrası göz kapatılmaz, acı, ağrı olmaz sadece hastada hafif bir batma hissi olabilir. Ameliyattan 6 – 7 gün sonra hastalar günlük hayatlarına dönebilirler. Gözlerdeki kızarıklık yaklaşık 3-4 hafta sürer, damla kullanımı ile azalır.

Sarı Nokta Hastalığı

Günümüzde geri döndürülemez görme kaybının başlıca nedenlerindendir. Dünya nüfusunda yaklaşık 30-50 milyon insanı etkilediği tahmin edilmektedir. Hastalık iki gruba ayrılır. Tüm olguların %10’unu yaş tip, %90’nını uzun yıllar boyunca görmenin yavaş azaldığı kuru tip yaşa bağlı makula dejeneransı oluşturur. Kuru tip yaşa bağlı makula dejeneransı olanların %10-20 gibi bir kısmı zaman içinde yaş tipe ilerleyebilir.

Sarı Nokta Hastalığı kimlerde görülür?

Genetik yani kalıtsal olarak görülme %71 gibi yüksek bir orandadır, %29 ‘da çevresel faktörlerin rol oynadığı bilinmektedir. İleri yaş, sigara, obezite, sistemik hastalıklar, gerekli besinlerin diyetle alınamaması da risk faktörlerinden bazılarıdır. Diyetle alınması gereken Vitamin C, D, E, selenyum, çinko, bakır, magnezyum eser mineralleri ile A ve ß karoten, kriptoksantin, lutein ve zeaksantin gibi antioksidanların eksikliği sarı nokta hastalığının görünmesinde rol oynamaktadır. 55 yaş üzerindeki sağlıklı bireylere bu rahatsızlıktan korunmak için, güneş ışığından korunma, sigarayı bırakma, düzenli egzersiz, kilo, tansiyon ve kolesterol kontrolü, yağ ve şekeri azaltma, koyu yeşil yapraklı sebzeler, ceviz ,meyve ve haftada 1-2 kez balık tüketmeleri önerilmelidir. İleri kuru tip sarı nokta hastalığında AREDS çalışmalarında belirlenen yoğun antioksidan desteği gerekmektedir.

Sarı Nokta Hastalığında Belirtiler Nelerdir?

Sarı nokta hastalığında; hastanın temel şikâyeti, baktığı yerin ortasını görmede zorlanma ya da görüntünün tamamen kaybıdır. Hastalığın başlangıç dönemlerinde özellikle düz çizgilerin kırık ya da eğri görülmesi, karartılar görme ve görüntü kalitesinde azalma sık rastlanılan hasta yakınmalarıdır.

Sarı Nokta Hastalığının Çeşitleri Nelerdir?

Yaşa bağlı oluşan sarı nokta hastalığının, yaş tip ve kuru tip olmak üzere iki çeşidi vardır. “Kuru tip” daha sıklıkla karşılaşılan şeklidir ve genetik olarak geçiş olabildiği gösterilmiştir. “Yaş tip” ise daha az görülmekle birlikte daha hızlı bir görme kaybıyla seyreder.

Yaş tipte sarı noktanın bulunduğu retina içerisinde sıvı ve/veya kanama mevcuttur ve bu durum hızlı ve ciddi bir görme kaybına neden olur. Kuru tip sarı nokta hastalığının zamanla yaş tipe dönme olasılığı söz konusudur. Kuru olan tipi, hastaların yaklaşık %80’nin de görülür ve iyi olan tipi budur çünkü yavaş ilerleyicidir çünkü dokuyu kurutarak ilerler . Yaş tipi, yeni damarların oluştuğu zamanki verilen ismidir. Yaş tipe döndüğü zaman hastada çarpık ve yamuk görme şikayetleri bariz artar. Düz çizgilerde kırıklanmalar bariz fark edilebilir hale gelir. Yamuk, çukur, bombeli görme şikayetleri olur. Küçük, büyük görme şikayetleri olabilir.

Yaş tipe döndüğü zaman daha hızlı bir ilerleme görülebilir. Neyse ki hastaların %20 ‘si gibi az bir kısmında görülür. Kuru tip sarı nokta hastalığı yaş tipe dönüşür mü? Kuru tip sarı nokta hastalığının zamanla yaş tipe dönme olasılığı söz konusudur. Yaş tipi, yeni damarların oluştuğu zamanki verilen ismidir. Yaş tipe döndüğü zaman hastada çarpık ve yamuk görme şikayetleri bariz artar. Düz çizgilerde kırıklanmalar bariz fark edilebilir hale gelir. Yamuk, çukur, bombeli görme şikayetleri olur. Küçük, büyük görme şikayetleri olabilir. Yaş tipe döndüğü zaman daha hızlı bir ilerleme görülebilir. Neyse ki hastaların %20 ‘si gibi az bir kısmında görülür.

Sarı Nokta Hastalığının Tedavisi

Yaş tip sarı nokta hastalığı tedavisinde son yıllarda en çok uygulanan tedavi göz içine anti- VEGF (Vasküler Endotheliyal Büyüme Faktörü) ilaç enjeksiyonlarıdır. Bu ilaçlar kanamalara ve sıvı birikimlerine yol açan yeni damar oluşumlarını engellemektedir. Tedaviden iyi sonuç alabilmek, erken tanı ve teşhis ile tedaviye uyum ve düzenli kontrollerle mümkün olabilir.

Sarı nokta hastalığında kareli kart testi (Amsler Testi) nedir?

Amsler kartının üzerinde birbirlerine dik, eşit aralıklarla sıralanmış yatay ve dikey çizgilerin bulunduğu yaklaşık 10 cm x 10 cm boyutlarında bir kare bulunur. Bir göz test edilirken, diğer göz kapatılarak, kart okuma mesafesinde (30-35 cm) açık gözün tam karşısında tutulur ve kağıdın tam ortasındaki noktaya sabit biçimde bakılır. Yatay ve dikey çizgilerde kırıklıklar, eğrilikler, yer yer siliklikler bulunması maküladaki bir sorunu düşündürtür. Hasta bu testi evinde belli aralıklarla tekrarlayarak hastalığında bir ilerlemenin olup olmadığını takip edebilir.

Sarı nokta hastalığında tek taraflı ve çift taraflı ne anlama gelir?

Sarı nokta hastalığı her iki gözde birden görülebildiği gibi sadece tek gözde de olabilir. Sadece tek gözde ise tek taraflı her ikisinde de varsa çift taraflı denir.

Diyabet ve Hipertansiyona Bağlı Göz Hastalıkları

Hiçbir şikayetiniz olmasa bile yılda bir kez göz hastalıkları uzmanına gidip gözlerinizi kontrol ettirebilirsiniz. Ancak bu durumun şeker ve yüksek tansiyon hastalarında biraz daha ciddiye alınması gerekiyor. Şeker hastalığına bağlı retina bozuklukları, gözün arkasındaki ışığı algılayan retina tabakasında hasar oluşturmakta ve körlüğe dahi neden olmaktadır.
En sık rastlanan retina hastalıkları; şeker hastalığına bağlı retina bozuklukları, retina yırtığı, retina dekolmanı, sarı nokta hastalığı, retinal damar tıkanıklıkları, retina üzeri membran oluşumları, makula deliği, kalıtsal retina hastalıkları, göz travmalarına bağlı retina problemleri ve retina tümörleridir. Ani veya yavaş görme kayıpları, görme azalması, kırıklı ve eğri görme, ışık çakmaları, göz önünde sinek uçuşması, görüş alanında karanlık gölgeler görmek ise retina hastalıkları belirtileri arasındadır.

Hastaların evde kendilerini kontrol edebilecekleri yöntemlerEn basit kontrol yöntemi, sırasıyla bir gözü kapatarak bir cisme belli bir mesafeden bakarak iki gözün netliğinin ayrı ayrı değerlendirmesi olabilir. Hastanın bir gözünüzü kapatarak açık olan gözüyle doğrudan merkezdeki noktaya bakıp odaklanarak, testteki çizgilerin düz olup olmadığına, herhangi bir bölgenin bozuk, bulanık veya koyu renkte görünüp görünmediğine göre kendilerini değerlendirmelerini sağlayan Amsler Grid testi yapılabilir. Bu test özellikle retinanın arka duvarında 4-5 mm.’lik retinanın renkli ve hassas görmeden sorumlu bölgesi olan makulayı etkileyen hastalıklarda kendilerini takip etmelerini sağlayan ve haftalık olarak yapılması önerilen bir testtir.Genel olarak retina hastalıklarının birçok çevresel, sistemik ve kalıtsal nedeni vardır. Retina hastalıkları; diyabet, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, hiperlipidemi, kanama pıhtılaşma hastalıkları gibi çeşitli sistemik hastalıklara bağlı olarak gelişebileceği gibi; prematüre doğum, sigara kullanımı, ileri yaş, travma, stres, çeşitli enfeksiyon hastalıklarına bağlı olarak da gelişebilirler.

Doku koruyucu lazer uygulamalarından faydalanılır

Retina hastalıklarının tedavisi; medikal tedavi (damla ve ilaç tedavisi), göz içine çeşitli ilaçların enjekte edilmesi, argon lazer, anormal kan damarlı retina bölgesinde küçük yanıklar oluşturarak sızıntıları gidermek, retinanın zayıf, yırtıklı ve atrofik alanlarını mikro yanıklar yaparak koruma altına almak amacı ile kullanılırken, mikropulse lazer uygulamaları doku koruyucu lazer tedavisi olarak bilinir. Retina tabakası görmemizi sağlayan, gözün içine giren ışığı algılayan milyonlarca sinir hücresinden oluşur. Retina hastalıkları zamanında ve doğru olarak tedavi edilmezse sinir hücreleri tam hasara uğrayıp ışığı algılayamaz hale gelir ve kalıcı görme kaybı gerçekleşir.

50 yaşın üzerinde dikkat

Şeker hastalığı ve hipertansiyonu olan hastaların başlangıçta en az yılda bir kez konusunda uzman bir hekim tarafından göz ve göz dibi muayenesi yaptırması önerilir. 50 yaşın üzerinde ve aile öyküsü olan hastaların yılda bir kez sarı nokta hastalığı açısından konusunda uzman bir göz hekimi tarafından göz ve göz dibi muayenelerinden geçmeleri önemlidir.

Yüksek miyop (-6 numara ve üstü) hastalarının retina yırtığı, dekolmanı, göz tansiyonu ve katarakt açısından riskli grupta yer almalarından ötürü herhangi bir şikayetleri olmasa dahi senede bir göz dibi muayenesi olması tavsiye edilir.

Keratokonus Tedavisi

Keratokonus; gözümüzün önündeki saydam tabakanın yani kornea tabakasının zamanla ilerleyici bir şekilde, bombeleşmesi ve sivrileşmesiyle görülen bir hastalıktır. İlk önce tek gözle başlar bu rahatsızlık sonrasında diğer gözde ortaya çıkar.

Günümüzdeki teknolojik imkanlar sayesinde hastalar şikayetlerini araştırarak ne gibi bir rahatsızlıkları olduğunu daha erken saptayabiliyorlar o yüzden son yıllarda sıkça duyulan bir rahatsızlık olarak gündeme gelmektedir. Bu rahatsızlık sebebiyle görülen bozulmalar; görme bozukluğu ,görme kalitesinin düşmesi ve derin görme kaybına kadar gidebilmektedir.

Keratokonus Belirtileri Nelerdir?

Bu belirtiler kişiden kişiye göre değişebilmektedir fakat doğuştan ortaya çıkan bir rahatsızlık değildir. Çok erken dönemlerinde, yoğun belirti vermeyen, herhangi bir görme bozukluğu yapmayan, kişiyi hekime getirmeyen keratokonus tiplerine rastlanabilmektedir. Fakat poliklinik muayenesinde yani rutin göz muayenesinde sürekli gözlük numarası ilerleyen, numarasında devamlı değişiklik yapılan ve buna rağmen iyi görmeyen çocuklar veya gençler gözlemlenmektedir.

Bu yaş grubunda göz numarasının değişmesi zaten beklenen bir şeyken bu rahatsızlıkta miyop ve astigmat numaraları daha hızlı ilerlemektedir ve ilerlemeyle birlikte bu çocuklar gözlüklerinden istedikleri verimi alamamaktadırlar. Bu hastalara özellikle dikkat edilmelidir. Ayrıca yine erken dönemde dile getirilen şikayetler, kamaşma, çarpık görme (bir nesneyi eğri büğrü görme), görüntünün çoğalması (bir nesneyi yan yana birkaç tane birden görme) ve gece görmesinin bozulmasıdır . Özellikle çocukluktan itibaren alerjisi olan ve bu yüzden devamlı gözlerini ovuşturarak kaşıyan ve gözde bu ovuşturmalarla travma yaratan hastalarda daha erken dönemde görülmektedir.

Keratokonus ve Alerji İlişkisi

Aralarında sıkı bir bağ vardır. Alerji ile gelişim birlikteliği çok çok fazladır. Ülkemiz bu manada rahatsızlığın sıkça görüldüğü bir coğrafyadır. Alerji ile birlikte gözün sulanması, kaşınması ve çapaklanmasıyla sert ovuşturmalar başlar ve bu da zamanla keratokonusa yol açabilir.

Keratokonus Kimlerde Görülür?

Ülkemizde özellikle sıcağın ve alerjinin yoğun olarak görüldüğü bölgelerde (Güneydoğu Anadolu Bölgesi) daha sık gözlemlenmektedir. Özellikle 15 – 16 yaşlarında yani ergenlikle birlikte ortaya çıkabildiği gibi daha erken yaşlarda da görülebilmektedir. Senelik göz muayenesi olmak ve belirtilere dikkat etmek önemlidir. Bu göz rahatsızlığı 35 – 40 yaşlara kadar da ilerleyebilmektedir. Kırklı yaşlardan sonra çok fazla ilerlediği görülmemiştir. Ama ufak yaşlarda görülme sıklığı ve ilerlemesi kesinlikle daha fazladır. Aynı zamanda genetik kaynaklı bir hastalık olduğundan ailesinde bu hastalık olan bireylerin mutlaka her sene göz kontrolünü yaptırması gerekmektedir.

Keratokonus Teşhisi

Hastalığın teşhisi, rutin göz muayenelerinde devamlı numarası ilerleyen takip hastalarında , şüphelenilen kişilerde ya da aile öyküsünde bu rahatsızlık olan kişilere yaptığımız bazı tetkiklerle anlaşılmaktadır. Özellikle göz topografisi dediğimiz ayrıntılı tarama neticesinde dakikalar içerinde sonuca varabilmekteyiz. Göz topografisini, hastalığın hem ilk dönemde hem de takibinde sıkça kullanmaktayız.

Keratokonus ve Kontak Lensler

Keratokonusu artık ilerlemeyen hastalarda ( 35 – 40 yaş arası ) gözlük ve kontak lens ile görme kalitesini arttırmayı önerebiliriz . Keratokonusa özel detaylandırılan bu lensler eskiden sadece sert lensler iken şu anda yarı sert lensler, etrafı yumuşak ortası sert lensler ve sert lensler gibi çeşitlenmektedir. Kontak lens kullanacak hastaların biraz sabırlı olması gerekmektedir çünkü uygun lenslerin bulunması deneyerek, biraz zamanla alacak bir uygulamadır. Bu tak çıkar ve alıştırmalar hastanın bazen 2 saatini bazen 6-7 saatini alabilir. Hasta yine de kontak lens ve gözlük kullanmakta zorlanıyorsa seçilen, şartları uygun hastalarda Halka Tedavi Yöntemi önerilir.

Keratokonus Ameliyatları

Bu rahatsızlıkta tedaviler de kişiye özeldir yani her bir hastaya, farklı bir prosedür uygulanabilir. Cerrahi tedavilerde günümüzde en yaygın uygulama ise Cross-linking dediğimiz Türkçesi çapraz bağlama veya halk arasında ışın tedavisi olarak bilinen tedavidir. Bu ;hastalığın ilerlemesini durduran bir işlemdir.

Cross-linking işleminde damla anestezisi kullanılır. İlk önce korneanın önündeki çok ince bir tabaka olan epidel doku alınır. Bundan sonra yarın saat boyunca 3 dakika aralarla Riboflavin vitaminin damlatılması ve son aşamada 30 dakika ultraviole ışığının (UVA ) tatbik edilmesi ile neticelendirilir. İşlem sonrası hastanın gözünü kapatmaya gerek yoktur. Birinci ve üçüncü gün yapılan kontrol sonrası, koruma için takılan kontak lens çıkartılır. Hastalar operasyon sonrası bir süre bulanık görebilirler ama bu süre geçicidir. Hastanın işlem sonrası göz damlalarını düzenli kullanması da çok önemlidir .Bu operasyondaki öncelikli amaç, hastalığın durdurulmasıdır. Bu işlemden sonra hastaya gözlük ya da keratokonusa özel kontak lensler önerilir. Hasta yine de görme kalitesinde tatmin olmuyorsa diğer tedavi yöntemleri önerilir.

İkinci tedavi yöntemi ise, halka tedavi yöntemidir. Bir diğer adıyla kornea ring tedavisi. Bu yöntemde amaç hastanın görme kalitesini arttırmaktır. Kontak lense uygun olmayan hastalarda tercih edilen bir yöntemdir. Bu yöntemde daha önceleri bıçak yani kesi kullanılıyordu. Oysa şimdi femtosecond lazer ile yaklaşık 10 saniyede kanal oluşturulmakta ve halkanın takılması 1-2 saniye sürmektedir. Bu ameliyatta damla anestezi kullanılır ve bu işlem toplam 3-4 dakikada biter. Hasta o gün sosyal hayatına devam edebilir, gözün kapatılmasına gerek yoktur. İntra lazerle mükemmele yakın kesi yapıldığı için dikiş yoktur dolayısıyla da acı ve ağrı olabildiğince azdır.

Sınırlı ve seçili hastalarda farklı cerrahi işlemlerde olabilmekte, göz içi mercek uygulamaları yapılabilmektedir.

Keratokonus Ameliyatı Sonrası

Cerrahi bir müdahale atlatıldığı için hastalardan ilaçlarını düzenli kullanmaları öncelikli olarak beklenir. Hasta, ovuşturarak göz kaşımadan kesinlikle kaçınmalıdır. Gözlerde işlem yapıldığı için güneşe hassasiyet oluşacağından gün ışığında güneş gözlüğü mutlaka kullanılmalıdır. Mikrobik ortamlardan uzak durulmalıdır.

Keratokonus Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Her rahatsızlıkta olduğu gibi bu hastalıkta da erken teşhis ve tanı çok önemlidir. Bazen rahatsızlık o kadar ilerlemiş olur ki ; kornea aşırı sivrileşmiş, bombeleşmiş ve opak hale gelmiştir ki maalesef hasta ancak kornea nakli ile kurtarılabilmektedir fakat günümüz dünyasındaki bilgiye erişimdeki kolaylıkla teşhis ve tedavi erken olabildiğinden hastalığın ilerlemesi Cross-ling ile durdurulabilmektedir böylece hasta kornea nakline kadar hastalığı ilerlemeden tedavi edilmiş olmaktadır.

Presbiyopi Tedavisi

Presbiyopi merceğin, uyum aracılığıyla gözün odağını değiştirme yeteneğini kaybetmesidir ki bu süreçte göz kasları, merceğin şeklini değiştirirler. Presbiyopi, kırklı yaşların ilk yıllarında başlar ve sonuçta herkes etkilenir.

Asıl sıkıntı, hipermetropluktakinin aynısıdır. Yakındaki nesnelerden gelen ışık ışınlarının odak noktası, retinanın arka tarafında kalır ve odak dışındadır. Hipermetroplukta, bunun böyle olmasının sebebi, göz küresinin normalden kısa olmasıdır. Presbiyopide durumun böyle olmasının sebebi, yaşlı merceğin daha sertleşmesi ve esnekliğinin azalmasıdır. Bu da, odak noktasının retinanın önüne gelmesini sağlayan, uyumun gerçekleşmesi için gerekli ışık ışınlarının daha keskin olarak bükülmesini zorlaştırır ya da olanaksız kılar. Yorgun olduğunuz zaman, geceleri ya da az ışıkta okumak daha da zor olabilir. Presbiyopi, görme kusurunuzun nasıl olduğunuza bakmaksızın oluşur.

Presbiyopinin ilk belirtisi, okurken nesneleri uzaklaştırma ihtiyacıdır. İlerleyen zamanlarda bu bulanık görme daha da artar ve alın , şakak bölgesinde ağrılar oluşur. Gözü yakın nesnelere zorlanarak odaklamak zamanla başka sorunları da beraberinde getirir. Okuduktan sonra, geçici olarak, uzaktaki nesneleri net olarak görmek de zorlaşabilir çünkü uzaktaki nesneler de odaklana-bilmek için uyum gerektirir.

Presbiyopinin yegane çözümü, çoğunlukla optik düzeltmedir (okuma gözlükleri). Miyop için düzeltici mercekler taşıyan kişiler, çift odaklı gözlüğe (üst kısım uzak görüş içindir ve alt kısım da yakın görüş içindir) ihtiyaç duyarlar ya da iki ayrı gözlük kullanırlar.

Presbiyopinin giderek kötüleşmesi yüzünden, 60’lı yaşların sonuna kadar yazılan reçeteler sıklıkla değişir. Bu yaşlara gelince de, presbiyopi durağanlaşır 60-65 yaşından itibaren, merceğin esnekliğini kaybetmesi sebebiyle, gözün odaklama yeteneği fiilen durur; bu aşamada, yakını görmek tamamen gözlüklere bağımlı hale gelir. Bununla beraber, miyop olanlar  yakına bakarken uzak gözlüklerini çıkartır ve yakın işlerini yaparken daha rahat görebilirler.

Presbiyopinin Belirtileri Nelerdir?

Presbiyopi hastaları cisimleri 50 cm. den daha yakına getirdiklerinde görmekte zorlanmaktadır. Bu nedenle cisimleri uzaklaştırarak görebilirler. İlerleyen zamanlarda yakını görme hala bozuk ise alın ve şakak bölgesinde baş ağrısı da eşlik edebilir.

Presbiyopi Nasıl Tedavi Edilir?

Dünyada bu konuyla ilgili uygulanan birçok tedavi yöntemi bulunmaktadır. Bu tedavi yöntemlerinin kendisine göre avantaj ve dezavantajları vardır. Şu an presbiyopi tedavisi için tüm dünyada en güvenilir yöntem olarak kabul edilen göz içi multifokal mercek operasyonları ve presbyond lazer tedavileri hastanemizde başarı ile uygulanmaktadır.

Gözlükle Tedavi
  • Bifokal Gözlükler
  • Multifokal (Progresif) Gözlükler

Kontakt Lensle Tedavi
Multifokal kontakt lensler: Lense uygun olan hastalar bu lensleri kullandıklarında başarılı sonuçlar almaktadırlar. Ancak 40 yaş üstü hastalarda gözyaşı kalitesindeki azalma nedeniyle kullanımda sorunlar yaşanabilmektedir.

Kontakt lens ile monovizyon (tek gözü miyop bırakma): Bu tedaviye uygun olup olmadığınız ancak ilk muayenenizde belli olabilir.

Presbiyopi (Yakında Görme Güçlüğü) Hastaları İçin Bir Seçenek

Yaşlanan gözde yakına bakmada uyum sorunu yaklaşık 45 yaşlarında başlar. PRESBYOND Lazerle Uyum Alanı yöntemi kullanılarak bu uyum sorununu refraktif cerrahi yaklaşımı ile gidererek uzak, orta ve yakın mesafelerde iyi bir görme sağlanabilir. Son derece hassas girişim imkanı tanıyan korneal refraktif cerrahiden faydalanıp görme alanı derinliği sağlanarak görme keskinliği sağlanması imkanını sunar.

Gözde doğal olarak bulunan sferik aberrasyon kullanılıp kişiye özel lazer girişiminin kapsamı birçok açıdan konvansiyonel monovizyon lazer yöntemine göre daha çok insanı kapsayacak şekilde genişlemektedir.

Retina Dekolmanı

Halk arasında retina yırtılması olarak bilinen retina dekolmanı, en basit tanımıyla retinada oluşan delikler ve yırtıklar şeklinde ortaya çıkar. Tedavi edilmediği taktirde görme kaybına neden olabilecek ciddi bir hatalıktır. Sağlıklı retina tabakasının yapışık olduğu göz küresinin iç yüzeyinden ayrılmasıyla ortaya çıkan retina dekolmanına zamanında müdahale edilmezse bütün retinaya yayılabilir ve görüş azalması başlayabilir. Bu yırtık ya da deliklere zamanında müdahale edilirse ve tedavi uygulanırsa retina tabakası ayrılmadan hastalık engellenebilir. Retina dekolmanı her yaş grubunda gözlemlenebilir.
Retina dekolmanının nedenleri nelerdir?

Retina dekolmanında genetik ve çevresel faktörler etkili olabilir. Önlenebilir bir hastalık olmadığından dolayı erken teşhis ve zamanında müdahale önemlidir. Etkileyen faktörler aşağıdaki gibi özetlenebilir;

  • Yaşlılık Nedeniyle Göz Sıvısının Dejenere Olması,
  • Ailede Görülen Retina Dekolmanı,
  • Katarakt Ameliyatı,
  • Daha Önceden Geçirilen Göz Ameliyatları,
  • Yüksek Derecede Miyop,
  • Travma (Vurma, Düşme, Çarpma)

Retina dekolmanının belirtileri nelerdir? 

Hastalığın erken saptanması retina dekolmanı gelişmeden tedavi edilmesi son derece önemlidir. Bazı kişilerde çok fazla belirti göstermeyebilir bu nedenle düzenli göz muayenesi yaptırmak büyük önem taşımaktadır. Bunun yanı sıra aşağıdaki belirtiler varsa hemen uzman bir doktora başvurulmalıdır.

  • Işık Çakması, Flaş Patlaması Ve Gözde Uçuşan Cisimler,
  • Ani Olarak Uçuşan Cisimlerin Belirmesi,
  • Görme Bulanıklığı Ya Da Görme Kaybı,
  • Gözde Sis Perdesi Varmış Hissi.

Retina dekolmanı tedavi yöntemleri nelerdir? 

Retina dekolmanının tedavisi cerrahidir. Ancak cerrahi yöntemi; retina yırtığının sayısına, boyutuna, yerine, şekline ve süresine göre değişkenlik göstermektedir.

Argon Lazer

Retina dekolmanı gelişmeden yırtık aşamasındayken saptanırsa lazer tedavisi ile retina dekolmanı gelişmeden önlenebilir. Bu nedenle erken teşhis çok önemlidir. Retinada sadece yırtık varsa argon lazer tedavisi ile yırtığın etrafı kapatılabilmektedir. Retina dekolmanı geliştiyse tek tedavi yöntemi cerrahidir.

Skleral (dıştan) çökertme yöntemi

Göze dışarıdan uygulanan cerrahi bir yöntemdir. Gözün beyaz kısmını kaplayan konjonktiva tabakasının altında kalacak şekilde, silikondan yapılmış ince şeritler göz kaslarının altına geçirilerek yerleştirilir. Bu şekilde göze dışarıdan baskı yapılır ve yırtık etrafına lazer yapılarak retina yırtığının kapatılması amaçlanır. Retina dekolmanı sıvısı boşaltılarak tedavi tamamlanır.
Vitrektomi 

Büyük veya sayıca birden fazla yırtıklar gelişmişse uygulanan bir cerrahi yöntemdir. Vitreous – göz küresinin içini dolduran şeffaf, jel kıvamındaki doku küçük delikler açılarak, kesici-aspire edici çubuklar ve ışık kaynakları yardımıyla çıkarılır ve jel kıvamında bir sıvı enjekte edilir. Bu yöntemle retina altında biriken sıvı aspire edilir ve yırtıklar kapatılır.

Hastalığınızın seviyesi ve yırtığınızın boyutuna göre hekiminiz uygun bir tedavi yöntemi belirleyecektir.